Pelin Olgun'un Sunumuyla Vibio

Video ve biyografi kelimelerinin birleşmesiyle hafızalara kazandırılmak istenen yeni bir kelime olma yolunda son düzlüğe girmiştir Vibio. İçerik üretirken temel aldıkları sorular "kim" ve "nedir". Sloganları "yanlı acılı biyografiler" olarak belirlenmiştir. Zaten bu konuya haddinden fazla değineceğimiz için şimdilik geçiyoruz. Ekim 2016 tarihinde ilk ürünlerini YouTube kanallarında piyasaya sürmüş, Enva Medya'da desteğini esirgememişti. O zamanların sabah haberlerinin vazgeçilmezi şimdinin ise işten (maalesef) kovulmuş sunucusu olarak tanık olduğumuz İrfan Değirmenci'nin radarına Şubat 2017'de takılırlar. Hemde tüylerimizi diken diken eden o bir buçuk dakikalık vibiolarıyla... İzmir Marşı'nın bir İzmir kızından yani Vibio'nun sunucusu Pelin Olgun'dan dinlemek güzeldi. Enva Medya'nın açılış sayfasında bu haberin videosu yer almaktadır. (Haberin Videosu)

Vibio üç kişilik bir ekibe sahipmiş, verdikleri bir röportajdan kısa bir pasaj geçiyorum: "Ben: Pelin, yönetmenimiz Orçun ve fikir babamız Çağrı. Farklı kültürlerden gelen, farklı eğitimler alan insanlarız. Ben karşılaştırmalı edebiyat mezunuyum, Çağrı iktisat, Orçun ise radyo televizyon sinema bölümü okumuş. Bizi bir arada tutan ise düşüncelerimizin birbirine benzemesi." cümleleriyle ekibin tanıtımı yapılıyor. Ek bilgi olarak Pelin 1991 doğumlu ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesinden mezun. Diğerleri hakkında pek bir bilgi edinemedim fakat bu şuanın konusu değil zaten. Bir fikir var ve bu fikre can veren bir ekip var. İzleyiciyle göz teması kuran Pelin, biz onunla ilgileneceğiz kısmen.

Pelin hakkında yapılan her iki yorumdan birinde ne kadar güzel olduğunu okuyoruz. Güzel olmasına güzel elbette, hele ki o kısa saçlı halleri birçoğumuzun olduğu gibi benimde favorim olmuş imajıdır. Yüz hatlarının sempatik kıvrımlara sahip olması Vibio formatı için gerçekten artı point sağlıyor. Güzel gözlerini sürekli prompter'den metni takip ederken kayarken yakalasak da bunlar aşılamayacak şeyler değil dostum. Bu arada nişanlı veya evli olduğu yönünde bilgiler ortalıkta gezinmekteyken söyleyeyim; Evlilik aşkı öldürmüyor.

Vibio'nun metin yazarı şudur, budur, o'dur diyemiyoruz. Yine verdikleri aynı röportajda şöyle açıklama yapıyorlar: "Metinler tek kişiden çıkmıyor. Yemek yapar gibi, ana malzemeleri belirledikten sonra hepimiz baharatını ekliyoruz (ve evet acı en sevdiğimiz baharat). İzlediğiniz vibiolar tek bir kişinin değil biz üçümüzün ortak fikirleri." sanırım kolektif çalışmanın avantajları kadar dezavantajlarını da yaşıyorlar. Çünkü bazı vibioları o kadar net ve yerindeki, bazıları ise ne anlattığı anlaşılmayan ortaya karışık, baharatı az gelmiş yemek gibi bir şey oluyor. Biraz ondan, biraz bundan derken sonuca ulaşamadan süre bitiyor. Olmuyor yani. Haklarını yemeyelim, lafı gediğine koydukları da pek sık görülür. Ha sırf bu yüzden Ekşi Sözlük ve Zaytung'un görüntülü hali gibi yorumlarda yapılmıyor değil. Bana kalırsa besin kaynakları -ki kendileri de söylediler "acı" seviyorlarmış, Ekşi Sözlük'ten makas alıyor olabilirler. Bu kötü bir şey değil, destekleyici kaynaktır nitekim. İyidir (belki), belki de kötüdür. Özentilik konusunda araftayım, ama özgün olmak için çabalarına saygım sonsuzdur. Örneğini bulamadığım şeylerde yapıyorlar, herkesin yaptığını tekrar yaptıkları da oluyor.

Vibio kanalıyla tanışmam gerçekten en efsane vibiolarından biriyle olmuştur. Baktım Kemal Sunal'ı anlatmışlar. Dedim ki, ne güzel yapmışlar. Sonra diğer vibiolar, sonra ötekiler, sonra yeni eklenenler derken aktif olarak takip etmeye başlamışım. Başarılı bulduğum vibioları, başarısız bulduklarımdan oldukça fazla. Bazı vibiolarda "neden bu kadar kısa kesmişler anlamıyorum" iç sesiyle serzenişte bulunuyorum; aha da buradan dışa vuruyorum. Kısa olması avantaj ama çok kısa olunca da olmuyor. Benden söylemesi. Niye biliyor musunuz? İyi tat bırakıyorsunuz.

Şimdi bazı vibiolarda sistem eleştirisi yaptığınızı görmekteyim. Bu arada farkındaysanız "video" demek yerine "vibio" demeyi yeğliyorum. Neyse, sistemin eleştirisini da politik alanlarda yapmanızı da isterim. 15-16 yaşındaki kız kardeşimize giydirmek, pardon öğüt vermek siz ağabeyleri, ablalarına yakışır. Tabi şu gerçeği unutmamak kaydıyla, herkes okuyacak, iyi eğitim alacak, güzel işlerde çalışacak diye bir ütopya yok. Ben yok diye biliyorum. Herkesin hayatı kendine, herkesin tercihi lehine... Onun yerine mesela, mesela diyorum sen istediğini seç tabi, herhangi bir siyasetçinin vibiosu nasıl olur? Hani siz demiştiniz diye diyorum, kmiseden korkmuyorsunuz ya, yapıverin gari bir iki tane, biz izlemek isteriz büyük bir merakla. Tabi kendi yanlı yorumlarınızı da isteriz.  Ben samimiyim.

Ben samimiyim evet, en az senin kadar Pelin. Ekranlara yakışıyorsun, zaten farklı projeleriniz de varmış, devam edin destekleyelim. Ama birazcık düzeltmen gereken hallerin de yok değil, Benimki naçiz eleştiri olacak, yoksa ne yaparsan kendine yani. Herhangi bir vibionu izlediğinde "lan şurada şöyle yapmasaydım" dediğin olmuş mudur? Bence olmuştur. İzleyenlerde kendini senin yerine koyuyor ara sıra, bizde senin yerine "keşke" diyoruz, "keşke yapmasaydı". Ama biz görmemezlikten geliyoruz, şimdilik detay olarak kabul ediyoruz. Çok göze batmıyor. Neyi mi diyorum? Samimi olayım, doğal konuşayım derken, istem dışı, refleks olarak yani, ani soğumalarımız oluyor. Büyük resmi sıcak bulduğumuz için hafif ılımış çay gibi, tek yudumda çekiyoruz seni.

Vibio introsu öncesi, asıl konuyu özet geçtiğin ortalaması 30-40 saniye olan girizgah var ya Pelin, oraları beğeniyorum. Tabi özellikle saç stilin ve giydiğin kıyafetlerde hoş. Ben şeyi düşünüyorum hep, "şimdi bu vibio giydiği kıyafeti başka bir vibio'da giyiyor mu?" belki giymiş olabilirsin, hatırlayamıyorum ama ne oluyor orada? Kim seçiyor kıyafetleri, neye göre, kime göre, neden o renklerde giyiniyorsun? Tek tip olsa kafan daha rahat olmaz mıydı? diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Tercihler güzel, yakışıyor. Vibio sonlarına (hepsinde olmasa da) maksimum dört maddelik yanlı-tatlı-acılı-ekşili şeyler iliştiriyorsunuz. Bana kalırsa dörder maddeyi tamamlayınız. Hele bazılarında hiç ama hiç olmuyor, diyorum ki, "bu olmamış". Boş kalmış, eksik gelmiş. [Edit: Facebook kapak fotoğrafındaki kırmızı-beyaz damalı elbiseni çok beğenmiştim, baktım ki Fi dizisi vibiosunda da o kıyafet var. Yakaladım seni şekerim:)]
O kadar laf ettik, şuraya sevdiğim vibiolarından birkaçını yazayım. Seninle ilk tanışmamız Kemal Sunal aracılığı ile olmuştu, daha sonra Adile Naşit ile devam etti. Sadri Alışık, Şener Şen ve Selda Bağcan ile doruklara ulaştı. İzmir Marşı benim için efsaneye dönüşürken, Beşiktaş'ı anlattığınızda aşkımız tekrar alev aldı. Nikola Tesla ile garip bir ruh haline büründük, Barış Akarsu ile bulutların üzerinde yürüdük. Kazım Koyuncu benim büyük yaramdı, kanattınız. GTA ile güldürdünüz, FIFA ile hüzünlere sürüklediniz. Nevşin Mengü olmuş, bide İrfan Değirmenci'yi deneyin. Barış Mnaço ile çocukluğumuza selam yolladınız, Kaan Tangöze ile gençliğimiz tazelendi, Neşet Ertaş ile rakımız parladı. Müslüm Gürses için eyvallah. Kamera arkası vibioları da unutmamak lazım ki pek samimi.

İşte öyle GreenBox güzeli, bende sizi seviyorum başarılarınızın devamını kalitenizle endeksli olarak artmasını diliyorum. Bir gün yolumuz kesiştiğinde sen beni hiç hatırlamayacaksın, ama biz seni greenbox güzeli olarak hatırlayacağız. Bu arada Twitter'da ki sokak Türkçesine benzer yazıların bazen gülümsetiyor. Diksiyon ve fonetik güzelliğin klavyene de vurmuş.

Sevgilerimle;
Öptüm.