"Kafası Karışık" yada "Bulanık"

Kurmaya başladığım her cümlenin derin bir anlamı olacakmış gibi gözlerimin içine dikkatlice bakanlar için titrek bir sesle "üzgün" olduğumu belirtmek isterim. İnsanlar bekler, beklentileri vardır çünkü. Çünkü insan ister, istekleri vardır. Kendini yeniler, tekrarlar, buna ihtiyacı vardır. Küçük bir çemberin içine sıkışmış fikir dünyasının dışına çıkamaz çoğu kez. İnsan korkar, korkuları vardır çünkü. Çünkü korkmak bazı sorularına cevap olur. Cevaplarsa çoğu zaman yalan olur.

Belli belirsiz hislerimiz istenmeyen gebelik gibi kapımızı çalar birden. Daha hazır değiliz ebeveyn olmaya. Ebeveyn olup, duygularımıza analık, babalık yapmaya. Açmasak diyorum kapımızı? Duymasak keşke çalan zilleri? Bakmış olmasak keşke kapı dürbününden acaba kimmiş o diye... İnsan meraklıdır, merakta etmelidir, etmek zorundadır. Belki de bütün bu keşifler "merak" duygusunun çocuğudur? Duyguların çocukları olur mu? (Sordun dimi bu soruyu?) Küçük bir merak ne olaylara gebedir aslında, biliriz.

Her taraf sahipsiz duyguların istilasına uğramış. Kime dokunsan "kafası karışık" yada "bulanık" halde. İnsanlar tedirgin... Tedirgin olma duygusu, aşırı kaygı, sıkıntı, korku (anksiyete) popülaritesi yüksek psikiyatrik mesele. Kabul etmediğimiz (ama sahip olduğumuz) ve hatta milattan önce de var olan, tıbbın babası Hipokrat'ın halt yemesi sonucu keşfedilen sevimsiz görünümlü şey. Bi'şey...

Bazı hislerimize üvey çocuk gibi davranmaktan vazgeçsek diyorum, dedim. Garipsedim. Sonra "hayır" dedim. Bilirsin, sevimsiz şeyler sevilmezse, sevimsiz şeyler sevilmez. Sevilecek onca güzel şey arasında neden sevilmeyeni tercih etmeliyiz? Ne yani, sen zoru seven kadınlardan mısın? Hislerini yıpratmaya, düşünce dünyanı köşeye kıstırmaya ve daha önemlisi, kendini olmadığın birinin yerine koymaya hiçbir gücün hakkı olamaz. Bence.

Kurmaya başladığım her cümlenin derin bir anlamı olacakmış gibi gözlerimin içine dikkatlice bakanlar için titrek bir sesle "üzgün" olduğumu belirtmek istemiyorum. Vazgeçtim.