İftarlık Gazoz (2016) - Neler Öğretti?

"1970’ler Türkiye’sinin barış ve huzur dolu Ege kasabalarından birinde..." diye başlıyor filmin hikayesi Yaşayanlar anımsıyor, okuyanlar canlandırıyor o günü zihinlerinde. Ege deyince (ege filmi) Yüksel Aksu'nun da akla gelmesi kaçınılmaz oluyor nitekim. Dondurmam Gaymak (2006), Entelköy Efeköy'e Karşı (2011) filmlerinin de yönetmenliğini ve senaristliğin Aksu yapmıştı. "İftarlık Gazoz" bu filmlerin üzerine çıkan üçüncü ege filmi olarak kayıtlara geçiyor. Egenin kendine has şivesi, ağzı; Muğla'nın tercih sebebi olması, doğal güzelliği güzel bir bütünlüğün oluşumuna eşlik ediyorlar. Filmin adı oldukça merak uyandırıcı görünüyor, senede 70'leri gösterince gazozun değeri anlaşılıyor. İftarların yeri apayrı değerlendirilmeye alınabiliyor. İftar ve iftarı oluşturan elementler... Ramazan ayının büyüsü, ruhu; İnancın mütevaziliği, şahsa ait olması, saflığı... 70'ler işte okuduğumuz, duyduğumuz kadar güzel.

Filmin temelinde 5.sınıfı başarıyla bitiren Adem'in hikayesi yer alıyor. Bu hikayenin yan konularına fazlasıyla değinmek gerekecek. Adem karakterini Berat Efe Parlar başarıyla ayağa kaldırmış, yüklenmiş ve filmin sonuna kadar taşımış görünüyor. Başrol onun! Filmde Cem Yılmaz faktörü ölçülü bir tarifle hazırlanan fındıklı kek gibi, çayın yanında çok iyi gidiyor. Dünya Barış gününde çekimlerine başlanan filmin Cibar Kemal karakterine, (namı diğer gazozcu Kemal amcasına) Cem Yılmaz hareketlilik katarken, ilk ege şiveli oyunculuk deneyimi olduğunu da köşeye bir yere not edelim.

Ana konuya en yakın yan konu olarak ramazan ayında orucun çocuklara farz olup olmadığı üzerine yapılan tartışmanın arasından sıyrılan Adem'in herkesten gizlice oruç tutmasıdır. Bir tarafta cami hocasından aldığı dersler, ailesinin Adem üzerinde tutumu ve Adem'in Berna'ya olan ilgisi... Ayrıca Berna'nın da oruç tutacak olması. Kafası karışık olan ve 5.sınıfı başarıyla bitirmiş olan Adem'in oruç tuttuğu ve bitmek bilmeyen o zorlu günü gerçek zamanla eş değer gibiydi.

Köy yerinde toprak ağasının oğlu olmak, şehirde plazalarda müdür olmaya benzemese gerek ki, tarlada çalışan işçileri örgütlemek isteyen bir ağa çocuğuyla karşı karşıya kalmaktayız. Babası tarafından anarşik olarak nitelendirilen Hasan'ın konusu biraz üstün körü geçilse de, Adem'in geleceğini etkileyen bir karakterdir. Keşke biraz da Hasan'ın hayatına misafir olabilseydik.

Dünyanın süregelen sorunu olarak bilinen kapitalizminde etkisi biraz sönük kalmış olabilir. Şırıngayla damardan girip kan almadan çıkartmak gibi kalmış. Ki bu filmin yan konularından biridir. Küçük esnafın el yapımı gazozuna karşılık "coca cola" (yazıldığı gibi okunur) ürününün ambargosu bir parça gösterilmektedir.

Film bir temel ve birkaç alt başlığı ile başarılı bir bütüne dönüşürken, fonda çalan şarkılarıyla, görüntü yönetimiyle, bazı sahnelerdeki animasyonlarıyla yemeğin baharat kısmını da tamamlamış görünüyor. Animasyonlu sahnelere istinaden La Fontaine (La Fonten) Masallarına da göndermeler mevcuttur. Çok çalışan karıncayla, yazları bağlama çalan böceğin diyalogları incelendiğinde La Fonten'in masallarında anlatılan hikayelerden çıkarılması gereken derslerde bir takım yanlışlar bulmak mümkün hale geliyor. Eleştirel bakış açısıyla ve dil bilim kuramları çerçevesinde incelenen masallarda kullanılan ögeler, dil, karakterler, mekan analizleri belli kalıplara sıkıştırılmıştır.

Ağustos böceğinin çaldığı bağlama ile daha verimli çalıştığını söyleyen Karınca'nın serzenişi onu ve ailesini (diğer karıncaları) dünyaya yanlış tanıtmasından yanadır. İlkel kominal toplumlarda görev paylaşımı olduğunu hatırlarsak, Ağustos böceğinin görevininde bağlama çalmak olduğunu ve bunun tembellik değil de, bir sanat olarak anlatılabilmesi mümkün olduğunun altını çiziyorlar. Tartışma "kime göre, neye göre" sorusuyla boyut değiştirebilir. La Fonten masallarında haklı mı, değil mi? Tekrar okumamız gerekebilir. Bu sefer bir çocuk aklıyla değilde, eleştirel okur olarak.

Güzel bir dönem filmi için izlenesi film olmuş. İyi seyirler.