Bana Masal Anlatma Film Eleştirisi

   Filmimiz 9 Ocak 2015 tarihinde vizyona giren komedi, romantik ve dram türlerindeki Türk yapımı filmdir. Filmin yönetmen ve senarist koltuğunda Leyla ile Mecnun ve Ben de Özledim dizilerinin senaristi olan Burak Aksak oturuyor. Filmin baş rollerin de ise Fatih Artman, Hande Doğandemir, Devrim Yakut, Tarık Ünlüoğlu, Erdal Tosun, Cihan Ercan, Burcu Biricik, Gürkan Uygun, Cengiz Bozkurt, Berat Yenilmez, Sadi Celil Cengiz, Gökçe Bahadır, Ani İpekkaya, Yılmaz Erdoğan ve Ercan Yazgı yer almakta. Filmin İmdb puanı ise 8,5’dir.

   Herkesin bildiği üzere televizyon dünyasının efsane dizilerinden Leyla ile Mecnun siyasi sebepler yüzünden bitirilmişti. Oyuncuların gezi parkının yıkılıp yerine topçu kışlası yapılmasını kendine has mizahı ile eleştirmiş ve apar topar final bile yaptırılmadan yayın hayatına son verdirilmişti.Bunun akabinde ekip Ben de Özledim ile devam etse de tutunamamış ve 13 bölümde çekimleri bitmişti. Bu geçen süre zarfında Erdal Bakkalı, İsmail Abiyi, İskender Babayı yani herkesi çok özledi sevenleri. Youtube’u aşındırdı tekrarları izleye izleye. Yetmedi “Metonya” diye internet televizyonu kurdular Leyla ile Mecnun’un tekrarlarını yayınladılar. Ama bu kafadan vazgeçmediler. Ben de özlemiştim bu kafayı 9 Ocak’ı sabırsızlıkla bekledim. O yüzden baştan belirtmem gerekiyor ki ne kadar istesem de pek objektif olamayabilirim.

   Fragmandan başlamak gerekirse, izler izlemez “çay yine Erdal Bakkal’da içiliyor anlaşılan” dediğim, "ölüm mü o acaba? Koyniş koyniş yatacaklar mı ki?” sorusunu sorduğum ve beni eğlendiren bir fragmandı. Filmi izlerken gördüğüm “o gemi bir gün gelecek” yazısı ile “ah be bitirenlere ve bitirilmesinde emeği olan herkes küçük serçe parmağını masanın köşesine çarpsın...” demekten alıkoyamadım kendimi. Bizi Burak Aksak kafasından, Leyla ile Mecnun kafasından, At kafasından, İsmail abiden, İskender babadan, Hırsız Yavuzdan, Mecnundan ve Leylalardan ayıranların bıyıkları tel tel dökülsün.

   Böyle bir girizgah yaptıktan sonra oyunculuk performansları ile devam edersek; Fatih Artman başka bir efsane dizimiz (içlerine İşler Güçler’i de ekleyince voltran oluştururlar. Kardeş dizilerdir.) olan Behzat Ç. de Harun Komiserden dolayı, hemen alışıyoruz Minibüsçü Rıza karakterine. Özellikle Devrim Yakut ile uyumları iyiydi ama duygusal sahnelerin altından pek kalkamamış. Hande Doğandemir fiziksel görünüm olarak karaktere uyumlu olsa da film içinde hep biraz yapay duruyordu. Cihan Ercan ve Sadi Celil Cengiz bu adamlar doğal komik. Kısa ama öz performansları gayet göze hoş geldi. Kısa da olsa Ani İpekkaya ve Ercan Yazgı’yı izlemek ayrı bir zevkti. Kendi şairliğine hayran olan Yılmaz Erdoğan bu sefer karşımıza masalcı dede rolü ile çıkıyor ve mükemmel olan animasyon girişi ile beraber hayranca izliyoruz. Şahin Kendirci hem çırak rolü ile hem de sesi ile filmin sürprizlerinden oluyor “Tamirci Çırağı” sahnesi ile herkesi güldürüyor. Gürkan Uygun ve Gökçe Bahadır ise maalesef karakterlerinin yarım yamalak yazılmış olması nedeni ile performansları hava da kalmış. Devrim Yakut ise gerçekten başarılı bir performans gösterse de yer yer Düğün Dernek’te ki rolü ile benzerlik gösterdiğini de belirtmekte fayda var. Gelelim filmin performans açıdan filmi alıp birkaç level yukarıya atan üçlüsüne; Cengiz Bozkurt, Erdal Tosun ve Berat Yenilmez resmen resital yapıyorlar. Bkm’nin çoğu filminde görmekten mutluluk duyduğumuz Erdal Tosun, Burak Aksak kalemi ile coşuyor. Berat Yenilmez ise şaşkın esnaf lokantacı rolünde manyak olmuş. Cengiz Bozkurt’a ayrı bir parantez, ayrı bir paragraf yazılabilir, o derece de hoş bir performanstı. Burak Aksak resmen Cengiz Bozkurt’u ayrı bir yere koyuyor, bunu anlamak için Pek Yakında ve Eyvah Eyvah 3 filmlerini izlemeniz yeterli. Nerede ise tüm absürtlükte o vardı, her repliği, her mimiği, her jesti hayran bıraktı, Erdal Bakkalı da, Kahveci Nafi’yi de hem aynı anda yaşattı hem de iki farklı karakter olduğunu mükemmel bir şekilde yüzümüze vurdu. Sırf Cengiz Bozkurt için, Erdal Bakkal için, Kahveci Nafi için yine yeniden izlenebilir film. 

   Şimdi filmimizin olumsuz yönlerinden bahsedeceğim; bazı yan karakterlerin içi boş. Özellikle Jilet Abi (Gürkan Uygun) ve Neriman (Gökçe Bahadır). İki karakterin arasındaki yarım kalan aşk oldukça havada kalıyor. Neden mi? Çünkü ikiliye dair herhangi bir flashback, ufak bir detay bile verilmiyor. Haliyle film bittikten sonra seyirci bazı soru işaretleriyle ayrılıyor. Bunun da nedeninin ikinci filme konu kalsın diye yaptıklarını umuyorum. Akabinde Tarık Ünlüoğlu da aynı dertten muztarip bir karaktere hayat veriyor. Bu yüzden filmin sonunda Suriçi ne oldu kurtuldu mu? Adamlar bu kadar basit mi kaçtı? Soruları ile kalıyor, bunun da nedeninin ikinci film için olduğunu ummaktayım. Yine filmimizin Trt de yayınlanan bir diziden sonra daha özgür ve güçlü olmasını beklerken büyük ihtimal gişe beklentisi ile film daha çok gereksiz bir romantizme ve melodramatik sahnelere boğulmuş. O sahneler de bizi güldüren at kafasından uzaklaşılmış ve çoğu romantik komedi ve dram filmlerinin klasik hikayelerine dönülmüş. Zengin kötü iş adamı ve fakir kız hikayesi gibi. Bunun yanı sıra kurgusunda büyük, görüntü yönetiminde ise minik sorunlar var. Bunlar dizi estetiğinden sıyrılamadığına yoruyorum. Bunlar özellikle komik sahnelerden sonra trank diye gelen gereksiz dram sahnelerinden oluşmakta. Bunun ile beraber minibüsçü Rıza’nın gazeteci kız ile yaptığı bankta ki röportaj sahnesi ya büyük bir kurgu hatası ya da çok başarısız bir flashback sahnesi. Ve son olarak Devrim Yakut’un yapaylık kokan o hüzünlü sahneleri olmamıştı.

   Şimdi geçelim filmimizin olumlu yönlerine incesi bol göndermeler, doğaçlama havası veren zeka ürünü kelimesi bol diyaloglar, temposu düşmeyen sahneler, bizi bize anlatan temalar, sağlam bir mizah anlayışı, defalarca izlemeye fırsat veren kaliteli komedi. Geçen bir yerde Bana Masal Anlatma ilgili bir şey okumuştum, diyordu ki; “kaba mizah değil namuslu mahalle mizahı“ gerçekten katılmamak elde değil. Küfürsüz, bel altı espriler olmayan gündeme, yaşama, bize dair nüktedanları ile bizleri güldürüyor. Son yıllardaki mide bulantısı yaratan ucuz komedi yapımları yanında ışık saçıyor. Hatta film bizi güldürürken bize Yeşilçamın o samimi tadını da veriyor. Ertem Eğilmez filmlerinden aldığımız tadı absürd komedi ile harmanlayarak at kafasını gösteriyor. Özünü bizden alan özgün karakterler, şarkılar, nesneler, mekanlar ve oldukça ayarında bir hiciv ile gayet başarılı. bir de televizyon izleyen yalnız kadınlar ve yalnızlaşmalar ile ilgili güzel bir dokundurma bulunmaktaydı.Şangay beşlisi ile zenci grubu, 300 Spartalı, Tamirci Çırağı sahneleri resmen filmin absürtlükte tavan. En çok kahkaha attıran en fazla Leyla ile Mecnun kafası yaşatan sahneler de bunlardı. Keşke bu sahneler daha fazla olsa idi. Leyla ile Mecnun'da ve Bende Özledim dizilerinde Burak Aksak unutulmuş müzikleri, olayları ve yerlerin üstünden geçen bir senaristti. bu filmde de bu özelliğini koruyor. büyük ihtimal Ellere Düş şarkısı yeniden gündeme oturacak. Açılıştaki animasyon sahnesi bugüne kadar ülkemizde bu alanda yapılmış en iyi örneklerden biri olabilir. Böyle bir mükemmel bir açılış belki benim de beklentimi fazla yükseltmiş olabilir, olumsuz eleştirilerimin fazlalığının sebebi de o olabilir.

   Kısaca toparlamak gerekirse efendim filmin eksiği gediği olabilir sonuçta Burak Aksak’ın ilk yönetmenlik denemesi, umarız diğer filmlerinde bir adım daha ileriye gider. Mesela neden olmasın ki bir sonraki filminin adı Leyla le Mecnun; At Kafası. Gidiniz, izleyiniz, gülünüz ve içinizde ki at kafası özlemini bir miktar olsun giderin.

Tüm sinema severlere iyi seyirler…