Av Mevsimi - Neler Öğretti?

"Söz bitti, şarkılar bitti, ne güz kaldı, ne bahar. Güneş doğmayacak artık üzerimize, yıldızlar göz kırpmayacak, rüzgar esmeyecek, kar yağmayacak, denizin kokusunu duymayacağım, yağmur elimize değmeyecek, ne güvercin kanadı, ne zeytin tanesi, ne incirin tadı, ne karanfilin kırmızısı... İyilikte bitti kötülükte. Aşkta bitti nefrette. Ne güzellik kaldı, ne çirkinlik. Vefada bitti, cefada... Yaramız artık kanamıyor, ciğerimiz dağlanmıyor, biz beyazlara büründük, biz gölgesiz kaldık." Film Pamuk'un bu sözleriyle bitiyor. Pamuk filmde araştırılan cinayetin maktulü olarak hep dış ses ile bizimle birlikte oluyor.

Şener Şen (Ferman - Avcı), Cem Yılmaz (Deli İdris), Çetin Tekindor (Battal Çolakzade), Melisa Sözen (Asiye), Okan Yalabık (Çömez Hasan), Rıza Kocaoğlu (Asit Ömer) filmde yer alan oyuncular ve karakterlerdir. 2010 yapımı Türk-Polisiye-Dram türü filmin yönetmenliğinde ve senaryosunda Yavuz Turgul'un imzası bulunuyor.

İzlerken zevk alabileceğiniz ender "iyi" görünümlü Trük polisiyesi filmine hoş geldiniz. Yapmanız gereken oyuncu kadrosunu gördükten sonra biraz meraklanmak ve akabinde filmi izlemek için 1; filmi izlememek için 3 sebep aramaktır. Arayacağınız üç neden arasında ön yargıların olmamasına dikkat etmeyi de ihmal etmeyiniz. Benim bulabildiklerim:

İzlenmesi için tek sebep: Oyuncu kadrosunun ağırlığı...
İzlenmemesi için üç sebep:  Bu kadar iyi oyuncu kadrosu varken kötü senaryonun varlığı; Cem Yılmaz'ın antipatik polisi, fazlaca ukala bir tiple canlandırma ihtimali (kendini beğenmiş havalı Amerikanvari polisi); Her şeye rağmen Türk yapımlarındaki polisiye kategorisindeki düşük nabzı.

Karakter Analizlerinden Bıdılar:

Ferman (nam-ı diğer Avcı): Şener Şen'in canlandırdığı amirimizi polisiye türü bir yapımda görmekten dolayı memnuniyetimizi dile getirerek başlamak isterim. Şayet "Kabadayı"dan sonra böyle bir rol pekte yakışıklı olmuş. Velhasıl filmdeki karakteri Avcı'nın olağanüstü sakinliği dikkatlerden kaçmıyor. Bir avcı, yırtıcı, saldırgan ve burnu havada olmayabiliyormuş nihayetinde. Aslında avcılığın en büyük kurallarından biriymiş "sabır" ve bu erdem Ferman amirde mevcut. Bu soğukkanlılığını mesleki hayatında geçirmiş olduğu 30-40-50 seneye borçlu olsa gerek. Mesleğinin son günlerinde görevi başarıyla sonuçlanmış bir vaka ile veda ettiğini umuyoruz. (Bu aydınlanmış cinayetten sonra zirvede bırak yani.) Karakteri bakımından sönük kaldığına inanmadığım ve hatta filmin Ferman amir üzerinden kurgulandığını düşündüğüm gerçeği sabittir. Şüphelilerle yaptığı tüm görüşmelerde en az bir adamını kapıda bırakan amirimiz.

Deli İdris: Analize polis ekibinden başladığımıza göre amirimizden sonra gelen en yetkin kişi gibi görünen İdris'i ele alalım. Nam-ı diğer Deli İdris'in içinde Cem Yılmaz yer alıyor. Cem Yılmaz'ın ilk defa başrol olmamasını kabullenemeyen hayranları olabilir ama Cem bunu kabullenmiş gibi görünüyor. Açıklamalarından birinde "setteyken ilk defa , işiniz bitti gidebilirsiniz dediler" demiş. Böyle sağlam isimler arasında yan rol olması en büyük başarısıdır filmde. İdris, Karadeniz'in hırçın erkeklerinden biridir. Asiye ile olan münasebeti filmde asıl konu yanında yardımcı konu olarak yer almıştır. Ki, gerçekten İdris ile Asiye'nin aşkları ve dramaları farklı bir film senaryosu olabilir. E basit düşünce öyle olabiliyor. Eğer iyi polis Ferman Amir ise, kötü poliste İdris oluyor. İdris'in ölümünü iddia ediyorum kimse beklemiyordu. "Cem Yılmaz harcanır mı olum?" kaygısı bu filmde son yarım saat falan göz ardı edilmiş. Ölürken yaptığı "bakış açını değiştir" parmak işareti Cem Yılmaz klasiklerine girmiş olabilir. Genel anlamda komedi dışı performansın da beğendiğim oyuncu olmuştur. Birde film içinde Kazım Koyuncunun söylediği, "Hayde" şarkısını (bir Karadenizli olarak) İdris'in söylemiş olması hoş olmuş. Ama belirtmeden geçmek cidden ayıp olur; Bu şarkının zaten belli bir kesimce bilinmesi, söylenmesi güzeldi, yani şarkı zaten asıl yerindeydi, Cem Yılmaz söyledi diye popüler olması aldatmasın bizleri. Gelin biz yinede Kazım Koyuncu'dan dinleyelim.

Çömez Hasan: Ferman Amir ve Deli İdris'in yanında çalışmaya başlayan stajyer polis tipli karakter. Filmde pek bir hamlesi yokmuş gibi görünse de aslında kişisel bir gerilimi olduğunu fark etmemiz iyi yerden yakaladığımız anlamına gelebilir. Cinayet masasında polis olmak kolay değil. Elinin ceset kokması ne demek bilader? "Burda herşey pis kokuyor ben pis kokuyorum abi. Yasemin’in yanına yaklaşamıyorum, elini tutamıyorum abi kızın." diyor. Adam sonuna kadar haklı diyebilmemiz mümkün. Filmin sonunda küvetteki banyo sahnesi aslında kendi karakterinin özeti olmuş. Sevgilisinin "Yasemin adı" babasının iş teklifini kabul ettiğini mi yoksa cinayet masasında işe devam ettiğini düşünüyorsunuz? Bence baştan beri dediğini yaptı. Okan Yalabık'ı "Serseri" dizisiyle tanımıştım. Adam yakışıklı ve yetenekli. Onun cinayet masasında yeri yok. Mutlu bir ailesi olmuştur herhalde. Asiye: Yani Deli İdris'in sevdiği kadın ve eski eşi ve hala sevdiği kadın ve çocuklarıının anası. İdris'ten boşandıktan sonra kendine başka bir hayat kurma peşinde ama İdris buna izin vermiyor. Belli ki adam seviyor. Sevdiği için onu öldürmeye bile geliyor. Bu tuhaf oldu ama öyle. Aralarında duygusal iki sahne geçiyor İdris barışır mı düşüncesiyle görüşmek istiyor, her şey yolunda... Asiye kesin cevap olarak "hayır" diyor, İdris ortalığın içine ediyor. Onu seviyor ama ona vuramıyor. Ve: "İşte kadınlar budur. Güzeldirler ama zehirleyerek öldürürler." tarzından mütevellit bir cümle kuruyor. Asiye'de de bir Karadeniz kadın havası görebilseydik mutlu olurduk. Pamuk (Nam-ı diğer maktul): Bulunan kesik bir kolun ardından dizilmiş bir ton hikayenin ana kahramanı. Filmdeki konuşmaları özenle yazılmış bir edebi metindir. Şiveli konuşması güzel bir hava katmış. Kendi sesinden olmasa da bir parça metnini girişte yazdım. Ölmeyi hak etmeyen onlarca kişiden biriydi Pamuk, (ölmei hak etmeyen onlarca kişiden yalnızca biri). Onu sadece flashbacklerde gördük, bir nevi sadece hayallerimiz vasıtasıyla var oldu. Acizdi, savunmasızdı, küçüktü, şanssızdı... Battal: Para babası, avlanmayı sever, Pamuk'un zoraki kocası, eski eşiyle aynı evde yaşıyor, Ceylan adında bir kızı var, kızı böbrek yetmezliğiyle mücadele ederken bağışıklık sistemi çöküyor, muhtemelen ölecek, babası kızını yaşatmak için birkaç cana kıyıyor içlerinde Pamuk, Asit Ömer (Pamuk'un sevdiği çocuk), Deli İdris gibi. Sonunda Ferman Amirle yaptığı son konuşmanın ardından galiba vicdan azabından dolayı kendini milyon liralık av tüfeği ile vuruyor. Yani "av mevsimi" tabiri caizse bitiyor. Çetin Tekindor'un üstün oyunculuğu için bile izlenesi filmdir. Bulgular:
  • 16 yaşındaki kızın böbreklerini zorla almak için onu öldürmek zorunda kalacağınız bir senaryo yazarsanız, güzelim senaryodan ödün vermek zorunda kalabilirsiniz.
  • Yurt dışından (Afrika'dan bile, buraya dikkat) onca araştırma yapmanıza karşın bahçıvanınızın kızının böbrekleri, hasta kızınızın böbrekleriyle uyuşuyorsa senaryo gerçekten tuhaflaşabiliyor. Peki, neden böbrekleri uyuşan kızla evlenmek zorunda kalıyor? Zorunda mı kalıyor ayrıca.
  • Doktorların iyisi de var kötüsü de. Onları iyi yapan unvanları değil sadece insan olmalarıdır. Bizim iyi doktorumuz intihar etmeden önce kapısını açık bırakır, biri gelse de iki laf etsem sonra kendimi vursam der, çömez polis doktorun kendini öldürdüğünü gördüğünde neredeyse kusma ihtiyacı duyabileceği falan filan... 
  • Ben görmedim de daha önce ondan soruyorum, elalemin polisi olsa, suçluyu bulduğunda gider takar kelepçeyi, tam takarken iki kalıplı cümle kurar olay biter. Şimdi burada ise, katilin kim olduğu apaçık ortada artık filmde son bir saat yani, erken verdiler finali. Efenim sonra Ferman Amir, Battal Beyle oturup çay içercesine "kardeş bak, sen böyle böyle yapmışsın, ben buldum bunları hihaha" dercesine tüm çözümü anlatması bir izleyiciyi, iki yine izleyici sıkar. Battal Bey'in tepkisi: "Ulan ben bulamazsın sanıyordum ama kader be avcı!".
  • Eklemeyi unutuyordum görüntü yönetmeni kim veyahut kimlerse şahane iş başarmışlar. Tebrik ederim. 
Öğretiler:
  • Yavuz Turgul'un böyle kaliteli isimlerle çalışabileceğini ve Avrupai şartlarda olmasa da Türkiye şartlarında önemli bir filme imza atabileceğini öğrenmiş olduk.
  • Bu devirde böbrek sırasını genç bir kıza verebilecek insanların olduğu ve iyilik yaptığı insanların ise bunu karşılıksız bırakmayacağını gördük.
  • Cem Yılmaz'ın sadece güldürmediğini ve komedi dışında çalışmalarda da başarılı olduğunu ispatlamış oldu. Gerçi bu ispata da ne gerek varsa, benimki de laf. Zorunda mı?
  • Şener Şen'in cinayet masası amiri olabileceği ve bu rolün ona yakışabileceğini sezdik, galiba bu sezgiyle yaşarız bir ömür.
  • Pamuk gibi nice gençlerin, başkaları yaşasın diye öldüğünü hatırlamış olduk. Bu doğru bir tespittir. Mesela tanımadığn torunların yaşasın diye sen ölmelisin.