Kelebeğin Rüyası - Neler Öğretti?

Filme gitmeyenler fakat sevgilisiyle gitmeyi planlayanlar ya da farklı bir zamanda izleyecek olanlara basit ama etkili bir tüyo; Ne kadar kötü olduğuna da inansan iki satır yazmaya çalış, bil ki, senin kötü dediklerin aslında karşındaki için en iyisidir.


Yılmaz Erdoğan'ın senaryosuyla yönetmenliğiyle çekilen filmin içinden Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat fırlıyor. İkisini de beğeniyorum. Belçin Bilgin, Suzan rolüne hiçte oturmamış. Olmayacak bedene ummadık bir ruh girmiş gibi. Film 2.Dünya Savaşında yaşanılan bir olay üzerine senaryolaştırılıyor. Bir kadına şiir yazmak... Öylesine bir kadına... Şairler hasta, şairler verem, herkes ölecek ama onlar biraz daha önce...

“‎Kız şiirden anlıyorsa beni seçer. Anlamıyorsa zaten senin olsun.”

Öylesine bir kadına şiir yazmak. Beğenmesini ummak. Garip şeyler değil bunlar ama çok az bir kesim için. İki dost, iyi arkadaş, bir kıza aşık olduğuna günümüzde ikisinden biri oyun dışı bırakılır. Hemde usulsüz yollarla. Ama Rüştü ve Muzaffer dostça olsun istiyor, kimin şiirini beğenirse o kazansın diyor. Güzel dimi? Tabi, şairler için...

”En güzelinin bile bir şiirlik canı var”

Daktilosu olmayan şairin tiyatro metnindesiniz. Gerçekler bazen az gelir ama hayallerse hep bir beden büyüktür. Şairler umutludur, sadece şiirlerinden ama...

“aşk, en güzel bahanesidir şiirin.”

Baksana üstatlara hepsi kaosun içindeler. Bir kadın için yazılmış onlarca şiirler. Hep mi uzakta yaşarlar yazılmış onca şairlerinden şiirler? Güzeli dökmek kolay mıdır kağıda? Kolay mıdır devrik cümleler arasından sürekli taze tutulan hisleri görmek? Şiirden anlamayan kadın olur mu hiç? Ne büyük düş bozukluğu!

“Belki bir kelebek o kadar memnun ki rüyasından, Uyanmak istemiyor uykusundan…”

Bence insanlarda öyle... Büyük harfli İYİ'nin tanımsızlığı gibi baksana şuna... Uyanık mıyız? Sence yaşıyor olabilir miyiz? Sonsuz nedir? Kelimelere kim veriyor bu anlamları? Aşk'ı kim keşfetti? Ben niye...

“Belki unutmak değil ama, hatırlamamak mümkün.”

Belki krala öleceğini söylemek değilde direk, sevdiklerini içinde en son öleceğini söylemek gibi. Kimse öleceğini unutamaz öyle değil mi? Ama hatırlamamak diye bir geçicilik var. Buralarda müthiş şeyler var, henüz keşfedilmemiş şeyler...

“Bir güzele güzelliğini hatırlatmak isterdim, aynalardan evvel.”

Bizden önce harekete geçen o kadar çok şey varken hala geç kalmışlığın yarattığı riyakarlıkla geçinen tipik insan modeliyiz. Her şeye geç kalacağız en az bir ışık hızı kadar geç... Çünkü hepimiz yansımasıyız aslımızın.

“Sen kötü şeyleri çok güzel söylüyorsun.”

Bir Tanrı edasıyla sarıl bana, göremediğim aslını hissettir bana. Bir orkestra! Her notada dokun boşluğuma. Solmuş serzenişlerin bir mucizeyle gerçekleşmesini sağlamak. Gücün yukarıdan değil de, en alt tabakadan başlamasını sağla. Ya da her şeyi bil ama hiçbirini anlatma. Konuş ama kimseyi ağlatma.

“Sen çok güzelsin sebepsiz de gülebilirsin.”

Yıllar olacak, geçecek üzerimizden. Kimi kimsesiz kalacak, kimi aynı küçük dünyasında dönüp duracak. Kimse kazanmayacak gülenler dışında. O kadar komik ki dünya. Sonra bir taş düşecek başlara, elma yerine. Kimse anlamayacak. Bakınız hala anlamadığımız onca önemli şey... Eğlenmek kendi başına, gülmek önemli mesele, bilakis senle...

“İyimser mi daha cesurdur yoksa kötümser mi?”

İkisi de bir halta yaramaz. Herkese günahı kadar yağmur yağar. Ortalaması yok hiçbir şeyin. Gerçekten mi? Bir uçurtma yüksekliğinden düşmek kadar acıdır hayallerin sonsuz sonu. Belki karanlıktır bir o kadar. Ama kimse mutlu olduğu kadar cesur olamaz.

”Bir kızın şiiri beğenmesi şairi de beğeneceği anlamına mı gelir?”

Unutmamak gerekir anlamları biz keşfettik, fakat doğruluğundan hep şüpheciydik. Her gün kendine bile söylediğin ama farkında olmadığın yalanlar varken diğer insanlar neden doğruyu söylemek için çırpınsın ki? Kendine en fazla yalanı söyleyenler mutlu olanlarsa bide? Hiç mi yalancı olmayalım yani? Çok güzelsin ama gördüğüm kadar.

“Yolcu vedalaşmayı bilecek, kendisi ile bile…”

Bence bir şair kadar kaygılı ama onun kadar da aşık olmalıyız bilmediğimiz kadınlara. İşin şarap tadı mı orada bilemiyorum. Sabitlenmek bir kaya parçası gibi istemiyorum. Bir veda... Ama ilk ve son veda... Herkes için.

"Günün birinde ermiş, rüyasında kelebek olduğunu görmüş. Uyandığında kafası karışmış. Kendi kendine şöyle demiş: "Ben mi rüyamda kelebek olduğumu gördüm yoksa kelebek mi rüyasında ben olduğunu gördü?""

Kimsenin haberi yok kimseden. Herkes küçük yalan dolu dünyasında mutlu olma provasında. Bir gün hepimiz gerçeğimizle sevişeceğiz.

“Güzel olan yaşadığımızdır, bir gün öleceğimiz değil.”

Güzel.